Gözleri sürmelinin ardında gidene,
Dünya uzun, dünya ince.
Bir şeyin varlığı göze dayanmamalı.
Bir âmâya anlatamazsın o vakit bir rüyayı.
Doya doya olmasa da uzun uzun baktım sana.
Sana güvenim sonsuz, sonsuz dahi sınırlı kalır aslında.
Dünyada bir gün gelecek ya bensiz ya sensiz,
Mahşerde buluşalım hiç ayrılmayasıya
Kutsallık adına ne varsa hepsi sendeydi.
Ah bir de ben sende olabilseydim!
Sen de haklısın kabahat bendeydi.
Ah bir de ben “bende” olabilseydim!
Kavuşmamız için ayrılmamız gerekecek.
Beyaz bir örtünün ya altında ya içinde olacağız.
Aşka boyun eğ,
Aşıksan eğer!
Kaldır yüreğini teslim ol,
Sadıksan eğer!
Herkes kahkaha ile gülerken senin o başını öne eğip tebessüm edişin yok mu.
Gidişin koca bir şehri soğuttu… Ayaklarım üşüyor.
Yüzyıl önce yoktum.
Muhtemelen yüzyıl sonrada yokum.
İki yokluk arasında bir varlık kavgası işte.
Daraldığında göğe bakmak istiyor insan,
Ne gök gök, ne de insan insan.
Herkes sana bakıyormuş gibi.
Ben ise kaçamak bakışlar atıyorum.
Ve sen bana baktığında,
Kafamı yavaşça yere eğiyorum.
Şu zamanda her koyunu başkasının bacağından asıyorlar.
Zamanın dahi bereketi gitti.
Bereket, zamanla gitti.
Bir gün bizi de döverler bu havanda,
Ve dahi rüzgar bile yeltenmez savurmaya.
Hayat tavus kuşun ağzında yılan gibi,
Daha dün cennetten kovulmuş sanki.
Nerde olduğunu biliyorum.
Ama gelmemeye bahanem çok.
Gerçi hepsini de ben uydurdum.
Ne yana dönsem ağrıyor kalbim.
Galiba kırıldı.
Dünya da ölecek bir gün,
Onu nereye gömecekler bilmiyorum.
Dilini damağına daya.
Göğsüne ismimi fısılda.
Bir kez olsun beni hatırla.
Öyle çok sustu ki,
Anlatacak bir şey kalmadı.
Ona doğru koşmaya başladım,
Sebepsizdi lâkin gerekliydi.
Seviyorum göz kapayışını,
Her şeyi geride bırakır gibi.
Yaşamak güzelmiş gibi.
Sabır, yalnızlık değildir.
Ayrılıkla beraberliktir.
Şiirimin sonu virgül değil noktaydı.
Neden hâlâ bu konuşmalar.
Ahirete doğduğum gün anlarsın beni.
Uyandırma beni,
Bir daha aynı rüyayı göremem.
Bir gün tüm kutsallarımızı da alır gideriz.
Tüm sözlerinden ötesinde sevgi terbiye eder insanı.
Mağrur ve mavi deniz,
Dalga nedir gel de gör.
Kendimi zincirledim kirpiklerinin kalesine.
Bir hüzün makamında hayat,
Biraz taze çoğu zaman bayat.
Gidiyorum…
Göçmen kuşlar gibi.
Bilemem, seneye gelemem belki.