1 Ocak 2009 tarihi itibari ile 10 liralık banknotlar piyasaya çıkmaya başladı.
Banknotun arka yüzünde büyük matematikçi Cahit ARF var.
Bu yazıda onun soyisminden ve makinelerin düşünmesi konulu makalesinden bahsedeceğiz.
Balkan göçmeni olan aile soyadı kanunu ile lakapları olan “Arifoğulları” soyismini almak ister. O dönem için “oğulları” kelimesi yasaktır. Arif’i de sakıncalı bulurlar. Aile büyüğü bu duruma sinirlenir ve “arf” olsun madem der.
Gelelim Hocamızın “Makineler Düşünebilir Mi ve Nasıl Düşünebilir?” makalesine.
Makaleye Erzurum Atatürk Üniversitesi’nin 1959 yılında yayınlanan Halk Konferansları – 1 yayınından erişiyoruz.
Şahsım adıma diyebilirim ki okuduğum en güzel Türkçe makalelerden birisi.
Yayında dikkatimi çeken; makinelerin düşünmesini çok basit, sade bir şekilde açıklayışı ve bundan daha ziyade Anadolu insanına bir öğütname şeklinde oluşu.
Makinelerin düşünmesini ve yapay zeka temellerini ehline bıraktıktan sonra makalede anlatım olarak dikkatimi çeken notlar:
-Erzurum’un Tiflis benzeri bir üniversite bilim merkezi haline dönüştürülmesi.
-Günümüz insanının kendi akl-ı selimini bırakarak bilgiyi elde etmek adına başka fikirlere başvurmadaki yanlışlığı. Hoca karşıdaki kişinin bilgisini anlamaktan ziyade kişiyi mat etmek için bilgi peşine düştüğümüzden bahsediyor.
-Kendimizin bilgi arayışına girmediğimizi, garplıyı yani batılıyı ya görmezden gelen ya da onu çok abartan bir yapı ile teslim olduğumuz noktaları söylüyor.
-Okulların ezberci bir yapıyla öğrenciye yaklaşımı ve yeni bilgiye uyum sağlamakla uğraşmayıp tahlil etmeden olanı kabul ettirmekle iştigal ettiği. Ya da günümüz ifadesiyle bilgiyi vererek öğrenmeyi öğrenmek deyimini es geçmesi.
-İlmin bir merdiven olduğunu, merdivenin ise basamaklar yardımıyla çıkıldığını, dönem insanının basamakları atlayarak kendisine eziyet ettiğini söylüyor. Anlamakta acele ettiğimizden dem vuruyor. Bununla ilgili radyo vericisi hikayesini anlatıyor.
-Bir keşfi sadece Amerikalı, İngiliz ve Almanların yapabileceği algısından sıyrılarak çalışan her insanın kendine ve dünyaya değer katabileceğini ifade ediyor.
-Makinelerin düşünebilmesi kavramını dönemin şartları, örnekleri ile ifade ettikten sonra sonuç olarak diyor ki:
Estetik ve işleyiş olarak makineler insan zekasına benzeyebilir; makine müzik yapabilir ama hiçbir zaman bir müziği beğenip beğenmediğini söyleyemez. Söylese de bu bir duygu değil ifade olacaktır.
Bir yanıt yazın